18 Kasım 2007 Pazar

KONUT SEKTÖRÜNDE SON DURUM NEDİR

2005 yılında başlayıp 2006 yılında had safhaya ulaşan konut sektöründeki hareketlilik, 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve erken seçim nedeniyle durma noktasına gelmiştir. Seçim sonuçlarından sonra tekrar hareketlilik beklentileri ise hala oluşmamıştır.

Beklenen bu hareketliliğin oluşmama nedenlerini sıralamak gerekirse;

Amerikan dolarının değer yitirmesi: Türk halkının çok büyük bir çoğunluğu birikimlerini Amerikan doları olarak yapma alışkanlığına sahiptir. Bu kesimin elinde 1.30, 1.40 ve hatta 1.50 YTL’den alınmış Amerikan doları bulunmaktadır. 1.20 YTL’den ellerindeki Amerikan dolarını bozdurup zarar etmemek için beklemektedirler.

Güneydoğu sınırındaki gelişmeler: Sınır ötesi harekat beklentisi yabancı yatırımcıda olduğu kadar Türk vatandaşlarında da bir tedirginliğe neden olmuştur. Bu tedirginlik ilk olarak konut sektörünü etkilemiştir. İhtiyaçtan doğan konut alımları bile ötelenmiştir.

Konut kredileri: Konut kredileri aylık %1.30 civarındadır. Halkta oluşan beklenti ise bunun 2006 yılındaki seviye olan %1.10; hatta % 1.00’e inmesidir.

Bilinçsiz Üreticiler: Geçmişi veya yeterli tecrübesi olmayan yapımcıların sektöre girmesi ve bu son süreç içinde ekonomik olarak zorda kalmaları nedeni ile ellerindeki konut stokunu eritebilmek için çeşitli kampanyalar yapmaları ile oluşan konut fiyatlardaki düşüş beklentisidir.

Sektörün öncüleri olan firmalar konut fiyatlarında bırakın indirim yapmayı, maliyetlerdeki artışları fiyatlarına yansıtmaya hazırlanmaktadırlar.



EVİNİZİ NASIL DAHA KOLAY SATAR YA DA KİRAYA VERİRSİNİZ ?

Tek Borsa dergisinin bugün piyasaya çıkan sayısından ilginç bir araştırma! Evinizi satmadan önce değerini nasıl artırırsınız? Alıcılar en çok neye dikkat ediyor? Satılığa ya da kiraya çıkarmadan önce yapmanız gerekenler neler? Hangi durumda evin satılması daha kolay?

Artık mal sahipleri için evini gözünü kapalı olarak satmak ya da kiraya vermek devri değişti. Hem alternatif çok hem de müşteri eskisi gibi değil, daha seçici. Gayrimenkul sektörünün büyümesiyle birlikte yeni birçok konut projesinin piyasaya sürülmesi, alıcı ve kiracıların daha bilinçli davranması kuşkusuz bunun en önemli nedeni. Piyasanın durgun olduğu şu günlerde ise evini satacak ya da kiraya vereceklerin işi daha zor. Üzerinde satılık ya da kiralık ilanlarının aylarca asılı olduğu birçok eve rastlamak mümkün. Bir emlakçıyla çalışmak elbetteki işleri kolaylaştıracaktır. Fakat bu süreçte aslında ev sahiplerine de düşen birçok ödev var. İşin püf noktalarını bilerek hareket ettiğinizde hem evinizi daha iyi fiyata da hem de çok daha kolay elden çıkartmanız mümkün.


Tadilatlı ev yüzde 25 daha pahalıya gidiyor

Uzmanlara göre evinizi satılığa ya da kiraya çıkarmadan önce elden geçirmekte fayda var. İstanbul Emlakçılar Odası Başkan Yardımcısı Nizamettin Aşa, “Piyasada talep şu an çok sınırlı. Artık eskisi gibi ev sahipleri değil, alıcı ve kiracılar nazlı. Satın alacakları ya da kiralayacakları evin temiz ve bakımlı olmasını istiyorlar. Masraf yapıp tadilatla uğraşmak istemiyorlar” diyor.

Üstelik yapacağınız tadilatla evinize en az yüzde 20-25 değer kazandırabilirsiniz. Diyelimki 165 bin YTL’ye satın aldığınız 90 m2 bir eviniz var. Nizamettin Aşa, “Eğer eski tip bir evse mutfak ve banyo dolapların, değiştirmek, su ve elektrik tesisatını yenilemek, ısınma sistemi kurmak, kapı, pencereleri değiştirmek ve yerlere parke yapmak gerekiyor. Bütün bunların maliyeti yaklaşık 20 bin YTL. Bu masraf karşılığında 165 bin YTL’ye satın aldığınız bir evi en az 200 bin YTL’ye çok kolay satabilirsiniz” diyor. Aynı durum kiraya verilecek evler için de geçerli. Bakımsız bir ev 800-900 YTL’ye kiraya verilirken tadilat yapılması durumda en az yüzde 20 daha fazla kiraya verilebiliyor.

Fiyatı doğru belirleyin

Satılığa ya da kiraya çıkardığınız ev için doğru bir fiyat belirlemeniz de son derece önemli. Satıcıların kendi ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda, fiyat belirlediklerini söyleyen Aşa, “Oysa fiyatlar piyasadakiyle uyuşmadığı için ev sahipleri aylarca evini satmaya ya da kiraya vermeye çalışıyorlar. Evin satış değerini doğru tespit etmek için mutlaka emlakçılara danışsınlar. Aksi halde evin ucuza gitmesi ya da yüksek fiyat söyledikleri için aylarca beklemeleri söz konusu olabilir” diyor.


Boş ev daha kolay satılıyor

Aşa’ya göre evi boş olarak satılığa çıkarmak ya da kiraya vermek daha kolay. “Çünkü” diyor Aşa, “Alıcı içinde kiracı ya da mal sahibi varsa bu tip evlerle uğraşmak istemiyor” Genelde bodrum-zemin ve çatı katlarındaki dairlerin fazla alıcısı olmadığı belirten Aşa, bu tip evi olanlara müşterilere karşı biraz daha esnek davranması gerektiğini uyarısında bulunuyor.


Alıcı 10 dakika içinde karar veriyor!

Turyap Yönetim Kurulu Üyesi Başak Soner ise evini satmak isteyen mal sahiplerinin ilk önce satılık ilanlarını gördükleri, kendilerininkiyle benzer fiyat ve muhitte olan diğer evleri görmeye gitmeleri gerektiğini söylüyor. Soner, “O evlere alıcı gözüyle bakıp kendilerine neyin çekici geldiğini tespit edip, aynı özelliklerin kendi evi için de geçerli olup olmadığı gözden geçirmeleri gerekiyor” diye konuşuyor.

Alıcının eve dair edindiği ilk izlenim çok önemli olduğunu belirten Başak Soner, “Emlakçılar, alıcıların bir evi 10 dakikadan daha az bir sürede görüp satın almaya karar verdiklerini söylüyor” diyor.

Evi satmadan ya da kiraya vermeden önce tadilat yapılması gerektiğinin altını çizen Başak Soner, bunun çok fazla abartılmaması gerektiği belirtiyor. Soner’e göre cüzzi harcamalarla evin değerine değer katmak mümkün. Soner, şunları söylüyor: “Evi satmak için yüklü bir masraf yapılmasını önermiyoruz. Evini satışa çıkaracakların müşterilerinin gözünde olumlu izlenim uyandıracak müdahalelerde bulunması yeterli. Mutfak ya da banyoyu komple yenilemek yerine dolaplarını boyayabilir, kırık lavabo ya da fayansları onarabilirsiniz. Bunlar için yapacağınız bin-2 bin dolar masraf karşılığında evi değerinin üzerinde bir fiyata satabilirsiniz.”


Depreme dayanıklı ev...

Evin depreme dayanıklılığının çok önemli olmaya başladığını söyleyen Soner, “Alıcı adayları evin estetik değerinden çok ne kadar sağlam olduğuna daha çok dikkat ediyorlar. Eviniz depreme dayanıklı ve zemini sağlamsa bunu belgelemekte fayda var. Müteahhittin kimliği belliyse bundan da söz edin. Binanın yaşı gençse bunu da özellikle vurgulayın” diyor. Soner’in söylediğine göre evin değerine ilişkin emsal örnekler vermek de son derece faydalı. Soner, “Bu daireyi şu yılda şu kadara aldık çok güzel prim yaptı... Yanımızdaki daire şu kadar paraya satıldı. Bizimkinin fazladan asansörü ya da yatak odası var şeklinde farkın ne olduğunu söylemeniz müşteriyi etkiler” diyor.


Önce kadınlara evi beğendirin

Evin konumunu satmak gerektiğine de işaret eden Soner’e göre evin alışveriş merkezi, hastane ve okul gibi yerlere ne kadar uzakta olduğunu belirten bir listeyi alıcı adayına vermek son derece faydalı. Soner bunun özellikle kadınlar üzerinde çok etkili olduğunu belirtiyor. “Bir evi beğenmeye eşler birlikte geldiyse evi erkeğe değil, kadına anlatmak gerekiyor” diyen Soner’e göre kadınlar genelde alışveriş ve çocuklarla daha çok ilgilendikleri için evin okula ve alışveriş merkezine yakınlığı onlar için daha önemli olabiliyor. Evin önceden birikmiş apartman aidatı, su, elektrik ve doğalgaz gibi borçlarının olmaması da kiracı ya da alıcıların dikkat ettikleri konuların başında geliyor. Soner, ev sahibinin evin bu tür borçları olmadığına dair güvence vermesi gerektiğinin önemli olduğunu söylüyor. Soner’e göre, ev kiraya verilecekse ne kadar kaparo alınacağının da sözleşmede yer almasında fayda var.

Satış bedelini düşük göstermeyin!

Aşa, “Eğer evi satın alacak kişi banka kredisiyle satın alıyorsa en azından satış bedelini banka kredisi kadar göstermek gerekiyor. Satış bedelini düşük göstermeniz durumda, Maliye’nin ceza kesmesi olasılığı çok yüksek” diyor. Satın aldığınız gayrimenkülü 5 yıl geçmeden satmaya karar verirseniz ilk aldığınız bedelle satış bedeli belli bir enflasyon hesaplamasının üstündeyse, ilave bir gelir vergisi ödemeniz de gerekiyor. Aşa, bunu Maliye beyan etmemeniz durumda çok büyük ceza faturaları ödemek zorunda kalabileceğinizi belirtiyor.



İyi bir izlenim için...


- Evin dökülen badanasını yapmak, kırık camlarını değiştirmek, bozuk musluğunu tamir etmek, duvar ya da tavanları akıyorsa mutlaka onarmak gerekiyor. Alıcılar özellikle mutfak ve banyonun bakımlı olup olmadığına dikkat ediyor. Tadilat yaparken işe buradan başlayın.

- Eviniz sobalıysa ısıtma sistemini kurmayı ihmal etmeyin. Alıcı merkezi ısıtma yerine kombili evi tercih ediyor.

- Evin tadilat ve onarımını beğeninize göre değil, klasik tarza yapın.

- Alıcı ya da kiracı adayı evi görmeye geldiğinde fazla eşyaları ortadan kaldırmayı ihmal etmeyin.

- Müşteri gelmeden odaları havalandırmak, canlı çiçek bulundurmak, hava karanlıksa ışıkları yakmak atlamamız gereken detaylar...

KEZBAN GEBETAŞ/TEK BORSA

8 Kasım 2007 Perşembe

ŞİMDİ KONUT ALMAK DOĞRU MU?

Şimdi konut almak doğru mu? Değil mi? Konutta 2008 ne getirecek? Konut almayı da satmayı da düşünenlerin mutlaka okuması gereken bir yazı!

Geçtiğimiz yılın ortalarından buyana durağan bir dönem yaşayan konut piyasasında özellikle orta kesime yönelik toplu konut projelerinde yüzde 15 oranında bir fiyat gerilemesi söz konusu. Bundan yola çıkarak pazardaki tüm parametreleri inceledik. Hem ihtiyaç için hem de yatırım için konut alma arayışında olanlara bu dönemin konut alımı için uygun olup olmadığının ip uçları.

Gayrimenkul sektörü 2004 yılında iyileşme yoluna giren ekonomi ile birlikte büyüme sinyalleri vermeye başladı. Yeni konut projeleri ve ihtiyaç sahiplerinin arayışlarının hızlanması özellikle gayrimenkul sektöründe belirgin bir canlılık yarattı.

Tabii bu süreç içinde enflasyonun düşüş trendinin artarak devam etmesi, buna paralel faizlerin aşağıya yönelmesi, finans kuruluşlarının otomotivden sonra ikinci büyük kredi pazarı olarak konut kredilerine yönelmesi de bu talebin artmasını tetikleyen faktörler oldu.

Bununla birlikte son üç yılda konut arzı ikiye katlanmasına rağmen fiyatlar da arttı. Çünkü talep, arzdan canlı. Öyle ki, sadece İstanbul'da, 2015 yılına kadar her yıl ortalama 250 bin adet konut talebi olacağı öngörülmekte.

Ertelenmiş talep, düşen faiz oranları, uzayan vadeler ve çok seçenekli kredi çözümleri ile stoktaki projelere hızlı bir satış geldi. Eldeki konut stoku hızla tükendi. Talebin yoğunluğu, fiyatların sert bir şekilde artmasına yol açtı.

Özellikle 2005 yılında büyük bir canlılığın yaşandığı yaklaşık günde 2 binin üzerinde konutun satıldığı sektörde, 2005 ve 2006 konut projeleri, inşaatlar ve maketten satışların yoğun olarak gündeme geldiği yıllar oldu.

Ertelenen talep geri dönüyor

Aynı dönemde mortgage'ın da konuşulması sektörü iyice ilgi odağı haline getirdi. Ancak yükselen fiyatlar ve talebin doyum noktasına ulaşması nedeniyle sektörde yaklaşık son bir yıldır satışlar durma noktasına geldi. Gayrimenkul sektörü uzmanları yılbaşından buyana özellikle de orta sınıfa yönelik metrekaresi bin ile bin 500 YTL aralığında satılan toplu konut projelerinde geçtiğimiz yıla göre yüzde 15 oranında fiyat gerilemesi yaşandığına işaret etmekteler. Seçim sonrası duraklama döneminin sona ermesiyle birlikte ertelenen konut alım satımlarının tekrar hız kazanması, sektöre yeniden bir canlılık getirdi. Durgun bir dönem geçiren gayrimenkul sektörü tekrar hareketli günlerine geri dönüyor.

Birçok firma yeni konut projeleri ile sektöre iddialı bir şekilde giriş yaparken, mevcut olan projelerde cazip ödeme koşullarıyla tüketicilerin ilgisini üzerlerine çekiyor. Uzmanlar da yavaş yavaş hareketliliğin başladığı sektörde mortgage'ın da tam anlamıyla uygulanır hale gelmesi ve de konut kredi faizlerinin yüzde 1 seviyesine inmesi durumunda talebin 2008 yılında başlayarak önümüzdeki yıllarda canlanacağında hemfikir.

Önümüzdeki günlerde neler olacak?

Geçmişte yaşanan canlılıktan sonra yukarıda sözü edilen nedenlerden ötürü konut alım satımının yavaşladığı sektörde, şu anda bir kıpırdanma dikkat çekiyor. Bunda son günlerde dolar kurundaki düşünün de etkisi büyük. Peki önümüzdeki günlerde sektörde neler olacak? Konutta fiyatların seyri nasıl olacak? Bu ortamda konut almalı mı? İşte hazırladığımız bu kapak haberinde sektörün önde gelen isimlerinin ağzından tüm bu sorulara yanıt aradık.

Yetkililer, önümüzdeki dönemde konut fiyatlarında bir artış olacağını görüşünde birleşiyorlar. Markalı konut üreticilerinin bazıları, önümüzdeki dönemde, konut fiyatlarında kademeli olarak yüzde 40'a varan oranlarda bir artış olacağı yönünde öngörüde bulunuyorlar. Yetkililer, özellikle arsa maliyetlerindeki aşırı artışın, konut fiyatları üzerinde yaratacağı zam baskısını buna gerekçe olarak gösteriyorlar. Bu sebeplerden dolayı içinde bulunduğumuz dönemin gayrimenkul satın almak için uygun bir zaman dilimi olduğu ifade ediliyor.

Fiyatlar gevşeyecek

İstanbul Emlak Komisyoncuları Odası İkinci Başkanı Nizameddin Aşa, 2008 yılının ikinci yarısından itibaren piyasalarda bir canlanma öngörüyor. Aşa, ayrıca mortgage sisteminin tüm dinamikleriyle hayata geçirilmesiyle 2010 yılından itibaren de sektörün yeniden büyüme ve gelişme trendine gireceğini tahmin ediyor.

Ramazan ayının rehavetinin sonrasında konut alım satımında gözle görülür bir hareketliliğin başlayacağını söyleyen Turyap Yönetim Kurulu üyesi Başak Soner, 2007'nin sonlarına doğru açılacak olan piyasanın 2008'de beklenen ivmeyi yakalayacağını kaydediyor. Soner, " Emlak fiyatlarında bir balonun oluştuğuna kuşku yok. Son üç yılda konut arzı ikiye katlanmasına rağmen fiyatlar arttı. Çünkü talep, arzdan canlı. Fiyatlar bayağı şişti; daha da yükselebilir. Birikmiş konut talebi karşılanınca, konut fiyatları gevşeyecektir" diye konuşuyor.

Evlerin değeri arttı

Konut piyasasında şu an bir talep gerilmesi görülse de özellikle İstanbul'da inşa edilen binlerce yeni konut bu ihtiyaca cevap vermenin ötesinde ciddi kâr getiren yatırım araçlarına dönüştüğü görülmekte. Parasını 2005 yılında konuta yatıranların çoğu, aradan geçen iki yıllık bir sürede aldığı konuttan iki misli kâr etti. Başka bir deyişle, geçen sürede yıllık getirisi ile mevduat, altın ve doların aralarında sayılabileceği yatırım araçlarını geride bırakan konut, yatırımcısını ihya etti.

2005'ten bugüne kadar geçen sürede parasını bankada veya yastık altında saklamak yerine konuta yatırmayı seçenler ise aynı süre içinde yüzde 170'i aşan oranlarda kâr elde etti.

Gayrimenkul Yatırım Saati'ne göre fiyat değişimleri

Uluslararası gayrimenkul yatırımcıları, yatırımlarını yönlendirirken, Türkiye'de henüz yeterince tanınmayan başka yöntemlere de başvuruyorlar. Bu yöntemi aslında konutu ihtiyacı olduğu için almak üzere araştırma yapanlar da dikkate alabilir. O da Gayrimenkul Yatırım Saati (GYS) adını taşıyor. Artık Türkiye'de de kullanılmaya başlanan bu yöntemlerden biri olan GYS, şu anda kaçı gösteriyor? Sektördeki gelişmelerin yakından izlenip, yorumlanmasıyla belirlenen saate göre yatırım kararları veriliyor.

GYS, adı üzerinde saat yönünde işleyen bir sistem. Bu kadranda yine normal zaman saatlerinde olduğu gibi 3, 6, 9 ve 12 gibi rakamlar mevcut. Saatin 12 ile 6 arasını gösteren gece kısmı, gayrimenkul yatırımlarının değerinin indiğini, 6 ile 12 arasındaki gündüz kısmıysa yükseldiğini gösteriyor.

Örneğin, otel yatırımı saat 09:00 üzerinde olsun. Bu durumda otel fiyatlarının bir çeyrek zaman daha yükseleceği ve daha sonra iki çeyrek zaman için düşeceğini söyleyebiliyoruz. Ya da saat 06:00 üzerinde bulunan bir ofis yatırımı için yükseliş dalgası başlamak üzere denebiliyor.

Saat 12 üzerinde olan bir emlak yatırımının tepe noktada olduğu, artık alım değil satışa yönelme zamanı geldiğini anlatıyor.

Saat bugün kaçı gösteriyor?

GYS'nin bugünün koşullarında kaçı gösterdiğini Kuzeybatı Gayrimenkul Genel Müdürü Murat Ergin'e sorduk. Genellikle yabancı yatırımcılarla ilişkide olan ve bu şirketlere Türkiye raporları Ergin, bu saatten son dönemde müşterilerinin de istekleri doğrultusunda yararlanmaya başladıklarını ifade ediyor.

Murat Ergin'e göre şu an için perakende olarak adlandırılan alışveriş merkezi yatırımlarında saat 12:00'ye gelmek üzere. Alışveriş merkezleri, sanayi ve lüks konut için saat 10:00 ila 11:00' arasını, ofis binaları ve toplukonut için saat 09:00 ile 10:00 arasını, otel yatırımları için saat 08:00 ila 09:00 arasını gösteriyor.

Ergin saatin ekim başı itibariyle kaçta olduğunu ise şöyle yorumluyor:

"Saatin göstergeleri bu yılın başından itibaren girdiği bu yörüngesini koruyor. Yılbaşından buyana konut, sanayi ve otel piyasasında herhangi bir gelişme yaşanmadı. Bunda geçtiğimiz temmuz ayında yapılan seçimlerin de etkisi var. Gerçi piyasa seçim öncesi de durgundu. Şu anda alışveriş merkezi yatırımları gözde. Bunu şehir içinde ve çevresinde yeterli büyüklükte arsa bulunamaması nedeniyle değerli hale gelen sanayi tesisi yatırımları ve de lüks konutlar takip ediyor. Bu üç sektör için sonbahar ayları belirleyici olacak. Özellikle alışveriş merkezi yatırımları, 12'yi bu yılın sonunda gösterebilir."

"Konut fiyatları düştü"

Ergin, 2006 yılında 12'yi gösteren orta sınıfa yönelik konut projelerinde, bu yıl görülen fiyat gerilemesi hakkında ise şu bilgileri veriyor.

"2008 başında toplu konut projelerinde, gerilemeyi takiben bir fiyat tırmanma dalgası da yaşanabilir. Bu konuda faizlerin uygulamalarının başlaması belirleyici olur. Bence konutta mevcut değerlerin yüzde 15-20 altında kuvvetli bir direnç noktası mevcut."

Görüşler

"Konut alımında geç kalınmamalı"

Yücel Ersöz(Yapı Kredi Koray Genel Müdürü):

"Bundan sonra faizlerin seyri gayrimenkul fiyatlarındaki trendin belirleyicisi olacak, diyebiliriz.

Tahminim, 2008 yılının başından itibaren faizlerin düşme eğilimine girebileceği yönünde. Bu da konut fiyatlarının tekrar yükselişe geçmesine neden olacaktır. Bu nedenlerden dolayı şu anda konut almak için uygun bir zaman. Fiyatlar tekrar artmaya başladıktan sonra konut alma kararı alan tüketici geç kalmış olabilir.

Önümüzdeki dönemde konut fiyatlarında bir artış olacağını tahmin ediyorum. Çünkü 2007'de ertelenmiş olan satın alım kararları tüketicinin güveni artmaya başladıkça hayata geçiyor. Banka kredileri tekrar uygun oranlarda faizlerle verilmeye başlandı. Faizlerin daha da düşmesi olasılığı var. Dolayısıyla fiyatların artacağını öngörebiliriz. Ancak bu artış 2004-2006 döneminde olduğundan daha mutedil olacaktır"

"Fiyatlar yüzde 40 artacak"

Ufuk Öztürk (Regnum Gayrimenkul Geliştirme A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı)

"İçinde bulunduğumuz ayla birlikte ekonominin ve gayrimenkul sektörünün tekrar canlanacağını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz dönemdeki durgunluk nedeniyle, biriken konut stokunun da kısa sürede tükeneceğini ve oluşan maliyet artışı ile birlikte önümüzdeki dönemde gayrimenkul fiyatlarının artacağını söyleyebiliriz. Özetle, saydığım bu sebeplerden dolayı içinde bulunduğumuz dönem, gayrimenkul satın almak için oldukça uygundur ve bu sürenin fazla sürmesini beklememekteyim.

Önümüzdeki dönemde, konut fiyatlarında kademeli olarak yüzde 40'a varan oranlarda bir artış beklemekteyiz. Bununla birlikte, gayrimenkul alımı konusunda düşüncesi olanlara, bu düşüncelerini hemen gerçekleştirmelerini tavsiye ederim"

"Doğru zaman"

Özkan Boyar(Fiba Gayrimenkul Genel Müdürü)

"Konut almak için doğru zamandayız. Gerek oturma amaçlı gerekse yatırım amaçlı düşünen ve özellikle nakit sıkıntısı yaşamayan kişiler için mevcut piyasada alternatif çok, pazarlık şansı yüksektir. Özellikle şehir dışındaki projelerin önemli iskontolara satılacağını düşünmekteyiz. Önümüzdeki dönemde, kredi faizlerinin de düşmesiyle bu talep realize edilecek ve konut satışlarında artış yaşanacaktır. Bu gibi göstergelerden yola çıkarak, bugün konut alan yatırımcı orta vadede kazançlı çıkacaktır. Önümüzdeki dönemde bu talebin harekete geçmesiyle konut fiyatlarında bir miktar artış olacaktır. Ancak, 2005 yılındaki astronomik fiyat çıkışları yerine daha geniş zaman bandında ve makul seviyelerde, yüzde 20-30 arasında artışlar görülecektir. Özellikle dolar bazında fiyatlandırılan projelerde yüzde 10 artış beklenmektedir"

"2008 hareketli olacak"

Serdar İnan(İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı)

"Bu ortamda ev almanın bize zarar getirmeyeceği aşikar. Ancak 2005 yılındaki karları edeceğimizi de düşünmememiz lazım. Al sat için konut, kira için ticari her zaman daha iyi gözüküyor.

Geçen yıla göre bir artış Türk parası nezdinde olmadı diyebiliriz. Ancak döviz bazlı, dövizin düşüşüyle beraber kısmı yükselmeler yaşadık. Maliyetlerin artmış olması, yakında zam yapılmasına yönelik piyasada bir baskı oluşturacaktır. Bu sebeple 2008'de fiyatlar artacak gözüküyor.

Bu maliyetler ve arsa kıtlığı yüzünden İstanbul'da konut fiyatlarında ciddi bir azalış beklemek hayal olur. Ancak sıkışan bazı üreticiler kısmı ucuza satış yapabilir. Bunun dışında önümüzde trend hep yukarıya gözüküyor, bilhassa 2008 yılı gayrimenkul de çok hareketli bir yıl olacak"

MAHALLE BAKKALIMIZI GERİ İSTİYORUZ

Günümüzde artık, mahalle kavramı yok edilerek yerine birbirine sırtını dönmüş, yabancılaşmış, soğuk taş sütunlar halinde yan yana dizilmiş dikey binalardan oluşan siteler türetiliyor. Ne tarihi kent dokusu ne de ''SİT'' uygulamaları bu tür oluşumları önleyememektedir. Cumbalı evlerle çevrelenmiş o ''arnavutkaldırımlı'' sokaklar tarihin derinliklerinde kaybolup gittiler.

Bir iki eski sokakta, tek tük kalan o tahta (ahşap), yarı kambur, başı öne sarkmış, kışın bacasından ince belli dumanların eksik olmadığı konaklar da, son yangınlarla yok olup gittiler. Oysa onlar mahallemizi süsler, geniş avlulara açılan tarihi kapılarıyla, gül kokulu bahçeleriyle, fesleğenlerin sarktığı balkonlarından yüreklere insan sevgisini, insan sıcaklığını doldururlardı...

Bugünlerde ise mahallemizi süpermarketler istila etti. Bütün eski ve tarihsel yapılar birbiri ardına devrilerek yok edilip yerlerine kaba görüntülü dev kutular yapılıyor (inşa ediliyor). Süpermarket adı verilen bu yapılar, mahallemizde ne kadar kıskançlıkla korumak istediğimiz güzellik varsa yıkıp yok ediyor...

Bize birer tüketim tuzakları olarak kurulan bu süpermarketlerde, çılgınca tel arabaları tıka basa doldurmak için manyetik kartı kullanıyoruz. Bilmiyoruz ki bu alanlarda, konuşmayan, birbiriyle iletişim kuramayan, sessiz birer robota dönmekteyiz; ağzı kilitli tüketim köleleri durumuna dönüşmekteyiz!.. Birer tüketim sarhoşu olup gerekli gereksiz elimizi attığımız her şeyi arabaya doldurmaktayız... Satın alma tutkumuzun doyumuna yoğunlaşmaktayız. Buralarda ne bir dostumuzla, şöyle bir iki dakikalık söyleşi yapar, ne de birbirimizle karşılıklı saygı ve sevgi kurarız!..

Bütün yüzler gergin, borç batağına saplanmanın ezikliğiyle bankaların manyetik alanlarına zincirlenir, bir de üstüne üstlük kuyruklarda sıra için birbirimizi yediğimiz olur... Örümcek ağına düşen kelebekler gibi, yeni bir yaşam felsefesiyle bundan sonraki yaşamımız artık, taksit sarmalına takılı kalarak geçip gidecektir. Ülkemize gelen turistlere özenip duracağız; yurtdışına çıkmak bize hayal olacak... Güzel günlere ulaşmak bir düş olarak kalacak... Bizler, hep banka kuyruklarında borç ödemek için ayları, yılları ipe dizer gibi dizeceğiz. Kurtulmak için çabaladıkça yeni borçlara gömüleceğiz. Oysa, bize ''tüketim virüsü'' nün aşılandığının farkında değiliz!.. Dünyanın ''global devleri'' özenerek bezenerek, yıllarca kafa patlatarak, nice bilim adamını seferber ederek bu tuzakları bize hazırladılar.

Ceplerimizden nakit para çıkmadığı için, sanki bedava alıyormuşçasına ne gördüysek arabaya indiriyoruz. Canımızı yakan hesap kesim cetvelleri, posta kutusunda elimize geçtiğinde, kanımızın donduğunu, işte o an, bitmeyen ödemeler tuzağına düştüğümüzün ayırdına varırız. O tarihten sonra arabamızı eskisi kadar gelişigüzel, cesurca dolduramayız. Anlarız ki biz, tatlı bir düş evrenine çıkarılmışız, yaşantımıza ipotek konulmuş. İşin o kadar kolay olmadığı kafamıza dank ediverir. Sahte bir dünya önümüze konulmuş, sanal bir ortamda her istediğimize kavuşmamız istenmekte!.. Ama bütün paramıza ve gelecek zamanlarımıza zincir çekilmekte... Tutsak alınıp birer tüketim kölelerine dönüştürülmekteyiz. Artık bundan böyle kolay kolay istediğimizi alamayacağız, istediğimiz kadar harcayamayacağız. Alın terimiz, göz nurumuz ''kredi faizi'' ne akacak. Daha çok ''artı değerler'' üretip iliklerimize kadar sömürüleceğiz; ne geleceğimiz ve ne de çocuklarımızın yaşamı borç batağından kurtulabilecek. Hayatımız ipotek altına alınmış olarak yaşayacağız bu yeni ''manyetik'' dönemde... İşte, bu kartın bizi ne denli çekim alanında erittiğinin bilincine varıp ''mahalle bakkalımız'' ı geri istesek de bir anlamı kalmayacak. Modern toplum bu mu olmalı idi?.. Çağdaşlaşma bu mu? Milyonlarca insan, ''manyetik köleler'' şekline dönüştürülerek, tüketim tezgâhlarında sevgiden saygıdan uzaklaştırılarak sadece kredi harcaması yaptırılan robotlar haline mi dönüşmeliydi?.. Mahallemizin bakkalını, manavını, kasabını, öbür komşularımızı içine alıp yutuveren süpermarketler, bizim o eski güzel dostlarımızı işsiz bıraktınız, onlardan bizleri uzaklaştırdınız, bizim sevgi dolu, vefa dolu, o erişilmez dostluğumuzu yıkıp attınız!..

Mahallemizde, haftada bir kurulan semt pazarlarımız da şimdilerde tehlikede. Yavaş yavaş onlar da tarihe karışacak. Çünkü paramız kalmadı artık, ''manyetik yaşam'' la borca battık; oysa biz, pazaryerlerimizde nakit harcama yapar, onun için de borç nedir bilmezdik, ayağımızı yorganımıza göre uzatırdık. Kredili yaşam uzaktı buralara. Bu nedenle de bütçemiz denk, başımız dinç olurdu. Semt pazarlarında az alır, öz alırız. Sebzenin, meyvenin ederi (fiyatı) hiçbir zaman tek olmaz, daima bir esneklik, pazarlık payı bulunur; herkes daha ucuzunu birbirine haber verir; gerçek alışveriş yapar. İşte buna ''pazar ekonomisi'' denebilir ancak. Seçme hakkı ve çeşitlilik olur, onlarca kurulu tezgâhta hem daha ucuza alma olanağı ve hem de bir ürünün çok çeşidi bulunur. Pazarlık yapılarak oluşan bir ''pazar ekonomisi'' . Oysa süpermarket ekonomisi ''tekel'' yaratmakta... Seçme hakkı vermediği gibi seçenek de sunmamakta. Semt pazarlarında renkli bir hava oluşur, her tarafta konuşan, daha iyisine, ucuzuna çağrı yapan satıcı dostlarımız, yaşamı bizimle paylaşır, içimizden birileri gibidir, onlar. Mahallemizin bütün sakinleri orada buluşur, dostluklar sürer gider. Semt pazarlarında alışveriş, ''sosyal iletişim'' olgusuna dönüşür.

Yaşamın canlı renkleri tüm yüzlere yansır, yaşamdan canlı bir kesit çizilir buralarda. Mahallemizin bakkalı, manavı, kasabı, kundura tamircisi, berberi, kuruyemişçisi, kâğıt helvacısı, bozacısı, şıracısı artık yoksunuz?.. Uzun bir süredir geçmeyen yoğurtçular, sucular!.. Sizleri özlüyoruz. Şu tüketim tuzakları bir bir döşeniyor mahallemize.

Birkaç günde kuruluveren prefabrike marketler zinciri; çeşit çeşit, çekilişli, kuponlu her türlü göz boyamacılık... Ne pazarlık şansı var, ne de seçme olanağı!.. Standda, reyonda ne bulduysan onu alabiliyorsun. Optik okuyucular fişleri dolduruyor ve kredili yaşam oluşuyor. Oysa mahalle bakkalımızda pazarlık yapabiliyor, deftere yazdırabiliyor, hatta çok dar zamanlarımızda borç para bile alabiliyorduk. Onu yıllardır tanırdık; içimizden birisi gibi idi, o. Dertleşir, pahalılığı tartışır, siyasileri eleştirir, ahkâm keser, felsefe yapardık ara sıra da... Anlayacağınız yaşam mercek altına alınırdı bizim mahalle bakkalımızda. Bu süpermarketler dönemi ile bizim konuşmayan, gülmeyen sosyal birey olmaktan çıkmamız mı isteniyor?.. Kuzular gibi sıralarda ömür tüketmemiz mi öneriliyor?.. Sadece sandığa giren figürler mi olmamız amaçlanıyor?.. Parası olmayanın siyaset yapamadığı, siyasal parti kurmanın korkunç sermaye istediği bir demokrasi, sadece ''sandık demokrasisi'' , sür git devam mı edecek?.. Artık bütün bunları anlamamak için saf olmak gerekir. Bizlerin, sunulana rıza göstermemiz istenmekte. Ne alacağımıza, nasıl alacağımıza, nereden alacağımıza bizim adımıza karar verenler, işleri projelendirmekte, tuzakları döşemekte...

Bizleri birbirimize kazandıran, iki çift laf etmemizi sağlayan, yani düşünceyi keşfetmemize, felsefe yapmamıza ortam hazırlayan mahalle bakkalımızı geri istiyoruz!..

EVDE MUTLU OLMANIN YOLLARI

Yaşam enerjisinin akışını anladığınız zaman hayatınız değişmeye başlar. Hem de görülür biçimde.

Şayet kendinizden ve içinde bulunduğunuz koşullardan memnun değilseniz, yaşam enerjisini yanlış kullanıyorsunuz, demektir. Daha doğrusu çevrenizi saran yaşam enerjisini henüz algılayamamış, farkına varamamışsınız. Tabii bunun sonucunda açığa çıkan mutsuzluk, başarısızlık ve sağlık problemleri gibi sorunların neden sizi bulduğunu sorguluyorsunuz.

Yaşam enerjisi bütün dünyayı kapladığı gibi bizi de sarar ve tıpkı bir nehrin akışı gibi akar. Ne yazık ki, nehrin akışını gören bizler hayat enerjisinin akışını göremeyiz ve anlayamayız. Çünkü, bunu anlamak için eğitilmedik ve bu bilgiden yoksunuz.

Ancak, duyarlılığı yüksek olanlar, kendi içleriyle iyi iletişim kurmayı başaranlar sezebilirler. Bir de büyük şansızlıklar içine düşmüş olanlar, şiddetli sorunlarla başa çıkmak zorunda kalanlar ‘‘Bana neler oluyor?’’ şeklinde soru sormaya başladıkları zaman hissedebilirler. Fakat, bilemedikleri için çözümü de çoğu kez anlayamazlar.

Sadece iç seslerine kulak verenler, el yordamıyla yaşam enerjisinin akışına kendilerini uydurabilirler. Tabii bu durum onların çıkışı olur. Ancak, sorunlarından kurtulduktan bir süre sonra hissettikleri gizil gücü unutur ve bildikleri gibi yaşamaya devam ederler. Taa ki bir başka sorunun içinde kendilerini buluncaya kadar.

Yaşam enerjisi, pozitif ve negatif güçlerin uyum içinde dans ettiği ortamlarda yoğunlaşır. Aydınlık ve karanlık birlikte bulunur. Zıtların ahengini yakaladığınız zaman, yaşam enerjisini kullanmaya başlarsınız. Bunu bilmeniz şart değil. Fakat, pozitif ve negatif enerjinin ne olduğunu ve nerelerde bulunduğunu bilmeniz gerekiyor.

Biliyorsunuz aydınlık ve karanlık, sıcak ve soğuk, vb. birbirine zıt enerjiler yani pozitif ve negatif güçlerdir. Ve aynı şekilde Kuzey-Güney, Doğu-Batı yönler de birbirinin karşıtıdır.

Her bir yönünün bütünleştiği ve yönettiği elementlerin birarada bulunması, yaşam enerjisinin güçlü akmasını sağlar.

Yaşam enerjisinin akışı içinde ahenkle akacak olursanız, sağlıklı, güçlü, başarılı ve mutlu olursunuz. İsteklerinizi gerçekleştirecek gücü, yaşam enerjisinden sağlarsınız.

Yaşam enerjisi doğal olarak zaten akar. Fakat, siz bu akışın içinde bulunduğunuz halde bunu hissetmezsiniz ve kendinize çekemezsiniz. Şayet, kendiniz için hayat enerjisinin ahenk içinde aktığı bir ortam yaratabilirseniz, yaşantınızda ters giden şeylerin düzgün gitmeye başladığını ve kendinize olan güveninizin arttığını hissedersiniz. Kendinizi daha mutlu ve olumlu hissetmeye başlayacağınız için, başarı da beraberinde gelir. Zaten işleriniz de yoluna girer. Hem de bütün bunlar kendiliğinden ve siz hiçbir zorlanma hissetmeden meydana gelir.

Aslında hayat enerjisinin akışını bilen eskiler, ev ve iş yerlerinin düzenlenmesini yaparken bunu gözönünde bulundururlardı. Çünkü yaşadığınız ev de sizinle birlikte yaşar. Tabii iş yeriniz de... Sizin canlılığınızın ölçüsü, yaşadığınız yerin ne kadar güçlü bir yaşam enerjisiyle dolu olduğuna bağlıdır.

İsteklerinizi oluşturabilecek ve gerçekleştirebilecek gücü kendi içinizde biriktirebilmeniz için, bulunduğunuz yerin enerjisinin yüksek olması gerekir. Ve tabii sizin enerjisinizle de uyum içinde olmasına dikkat etmelisiniz.

İçinde yaşadığınız evi, çalıştığınız yeri sevmeniz çok önemli. Çünkü, akıl yürüterek tesbit edemeyeceğiniz çok önemli bilgileri, bedeniniz duygu olarak size bildirir.

Sevmek ya da sevmemek şeklinde ortaya çıkan bu duygu, sizin yaşadığınız yerle ne derece bütünleştiğinizin işaretidir. Şayet yaşadığınız yerle uyum içinde değilseniz, hayat enerjisi kesintiye uğrar ve bulunduğunuz yerde kalmaktan hoşnutsuzluk duyarsınız.

Ayrıca, sevmediğiniz bir yerde oturmaya ve yaşamaya devam ederseniz, o mekan sizin enerjinizi emmeye başlar. Çünkü, yaşadığınız yer, sizin gibi canlıdır ve enerjiye ihtiyacı vardır.

Aslında enerji akışı iki yönlüdür. Yani siz yaşadığınız evi beslerken, eviniz de sizi besler. Karşılıklı bir akış içinde bulunursunuz. Bu akış kesintiye uğradığı zaman siz kendi enerjinizle evi beslerken, eviniz sizi beslemez ve giderek halsiz, mutsuz, isteksiz bir hal içine girersiniz. Hatta bu durum sağlığınıza ve iş hayatınıza da yansır. Performansınız ve başarı grafiğiniz düşer. Ve siz, kendinize neler olduğunu bir türlü anlamazsınız. Tabii bu arada yaşadığınız yerle ilgili sevgisizliğiniz giderek büyür.

Aslında insanın bedeninin verdiği işaretleri ciddiye alması gerekir. Çünkü, sizin bilmediğiniz pek çok bilgiye sahiptir. Ve sizin için en önemli uyarıyı duygularınızda meydana gelen değişikliklerle bildirir.

Mutluluk için işe yaşadığınız yerle başlamalısınız. Öncelikle oturduğunuz yeri seveceğiniz hale getirmeli ve evinizin içinde yaşam enerjisinin kesintiye uğramadan akışını sağlamalısınız. Bunun için öncelikle yaşadığınız yer temiz olmalı, düzgün sevdiğiniz renklerle boyanmış olmalıdır.

Evinizin içinde eşyaların konumu, şekli ve yerleştirilmesi de yaşam enerjisinin akışını etkileyen çok önemli unsurlardır.

Sizin enerjinizle uyum içinde bulunması için kendinizi tanımanız gerekiyor. Tabii bunun için de kendinizle iyi iletişim kurmanız şart. Çünkü, kendinizle ilgili en doğruyu bilgiyi bedeniniz verir. Şayet kendinizi yaşam enerjisinin akışına bırakacak olursanız, seçtiğiniz eşyalardan, (eşyalarınız kırık ya da bozuk olmamalı) yerleştirmeye kadar içsel dürtülerle davranır ve doğru seçimler yapabilirsiniz.

Fakat, çoğu zaman içimizi dinlemeyip moda olanı seçmek ve boşlukları doldurmak gibi bir telaşa düştüğümüz için nihayetinde neden mutsuz olduğumuzu anlayamayız.

Halbuki renkler, eşyalar ve eşyaların poziyonu çok önemli. Ayrıca evinizin yönlerini de hesaba katmalısınız. Tabii ihtiyaçlarınızı da...

Mesela insanların evinize gelmesi sizi mutlu ediyorsa, renk ve eşyaların seçimini buna göre yapmalısınız.

Yaratıcılık gerektiren konularla ilgili çalışmalar yapıyorsanız, yaratıcı zekanızı besleyecek ve harekete geçirecek türden objeler ve renkler seçmelisiniz.

Ayrıca yönlerin bütünleştiği elementleri öğrenmeli ve kendinizin hangi elemente ait olduğunuzu bilerek seçimlerinizi buna uygun yapmalı ve eşyalarınızı uygun biçimde yerleştirmelisiniz.

Ateş elementi, Koç, Aslan ve Yaylar'ı idare eder ve yönü Güney'dir. Toprak ise, Boğa, Başak ve Oğlaklar'ı yönetir, yönü Kuzey'dir. Hava; İkizler, Terazi ve Kova'yı yönetir, yönü Doğu'dur ve Su, Yengeç, Akrep ve Balıklar'ı idare eder, yönü Batı'dır.

Kendi yönünüzü belirleyip o yöne uygun objeleri yerleştirerek kendinizi güçlendirmeniz mümkün. Tabii bütün yönlerin sembollerini doğru yerleştirmek suretiyle evinizdeki yaşam enerjisinin akışını güçlü hale getirebilirsiniz

EMLAKTA PROFESYONEL ÇÖZÜMLER SUNUYORUZ

Bir gayrimenkul almak veya satmak hayatınızda vereceğiniz en büyük kararlardan birisi. Bu kararı verirken, güvenilir ve tecrübeli gayrimenkul danışmanının sizi temsil etmesinin size çok büyük kolaylık, vakit ve para tasarrufu sağlayacağından emin olun. Tek Hedefimiz var oda size GÜVENİLİR ve KALİTELİ servis sunmak.

Satmayı yada kiralamayı düşündüğünüz gayrimenkulunuze gereksiz, hiçbir analiz yapılmadan servisler verilmiş olabilir, Yada satın almak veya kiralamak istediğiniz gayrimenkul ile hiç de alakası olmayan yerler size sunulmuş olabilir !ESAY EMLAK ile bu sorunları geride bırakın müşteri odaklı ve analiz öncelikli doğru müşteriler yada gayrimenkuller size sunulacaktır

Başınız ağrımadan stress yaşamadan

Son dakika aranmazsınız. En az yarım saat önceden sizden randevu alarak zamanında servis verilir. Hayatınız altüst olmaz Başınız ağrısını ilaçlar ile gidermek zorunda kalmazsınız.

Hayalleriniz gerçek olsun !!!

ESAY EMLAK ile çalıştığınız zaman, başka bir Gayrimenkul ofisine gitmenize gerek kalmaz. Çünkü sizin adınıza saygın gayrimenkul danışmanlarından oluşan networkumuz vasıtasıyla gayrimenkulunuzun en kısa zamanda satılmasını kiralanmasını veya istediğiniz gayrimenkulun bulunmasını sağlayacağımızı garanti ediyoruz.

Doğru tercihler , doğru sonuçları getirir

Msn : bilgi@esayemlak.net